gülümsemeyi severim

No:4 ve Ramada Plaza

çarşamba akşamı, uzun zamandır ismini ve gerçekleştirdiği muhteşem partilerini duyduğum bir yere davetliydim, ki çok özel bir organizasyon olmadığı sürece çarşamba akşamları dışarı çıkmayı kesinlikle reddediyorum, sebebi " muhteşem yüzyıl son dem". ancak bu davet kesinlikle diziyi sonradan izlememe değerdi, değdi...

Ramada Plaza Ankara' nın  içinde yer alıyor No:4 Restaurant Bar Lounge. klasik otel cafe-barlarının  o fazla ciddi havasından çok uzak, süper dekore edilmiş, kocaman koltukların, bilardo masasının, beyaz bir piyanonun olduğu, orta büyüklükte ve tam ortada konumlanmış barı ile kesinlikle samimi ve çok şık bir yer...

Ankara'lı bloggercanlar : ) olarak davet edildiğimiz gecede, No:4 yapılan partiler hakkında "bir daha ki sefer ben de mutlaka olmalıyım" dedirten bilgiler aldık. video mapping uygulaması ile duvarların giydirildiğini hayal edin, duvarlara 4 mevsimin yansıdığı veya paris in sokaklarında adım attığınızı, hepsi mümkün oluyormuş, özellikle düğün için farklı konsept arayanlar mutlaka gitmeli, tanışmalı, konuşmalı....



gece boyunca bize Amber hanım eşlik etti, lezzetli ikramların, eğlenceli sohbetin arasında otelin spası Salix Spa'nın pazartesi günleri kadınlara %50 indirimli olduğunu söyledi, ve bu pazartesi yerimiz belli oldu:) 

ocak ayının son günleri, şubat ayı kapıda, sevgililer günü planlarını yapmaya başlayanlar, son dakikaya kalmayı sevmeyenler, özel günleri sevenler, geliyor diye heyecanlananlar 14 Şubat Cuma günü No:4 Dj Emre Eser'i konuk ediyor,o çalıyor, eşsiz yemekler eşlik ediyor, size sadece güzel sözler söyleme kısmı kalıyor :) 



pazartesi günü spada karşılanır, keyfi tüm haftaya yayılır,

ben herkes mutlu olsun isterim,

öptüm, bye...








25 ve kare


Walter Mitty'nin Gizli Yaşamı (The Secret Life of Walter Mitty) bugünün yazısının başlığına ilham veren...
sinemaya gitmek benim hayatımda önemli bir yer kaplıyor, son iki yıldır sinemaya gitmediğim bir hafta yok, iki yıl olmasınından özel bir nedeni var, film izlemeye bayılan, televizyona sincap gibi kitlenen biri sayesinde:) 

kaybolan bir fotoğraf, yirmi beşinci kare, onu aramaya kendini adayan, yollara düşen, yolda kendi ile karşılaşan, kendini tanıyan, kendini kucaklayan bir adam hikayesini anlatıyor film. biraz da anda kalmayı...
dalıp gittiğim her an, acaba bulunduğum ortamdan mı sıkıldım sorusu aklıma gelir bundan sonra  film sayesinde, çok güzel sahnelere sahip, umut dolu bir film, kesinlikle tavsiye ediyorum...

bugünden yaklaşık üç yıl önce yaşam koçluğu kursuna katılmıştım, başkasına yardım etmek için değil, kendi kendimin koçu olmak için, kursun ilk aylarının sonunda bir ödev verilmişti, süresi olmayan, devamı kişiye bağlı olan.  "mutluluk defteri" 



istediğimiz ölçülerde, şekilde, renkte, sayfada, kalınlıkta bizi anlatan birer defter aldık ve her gün mutlu eden en az 1 neden yazmaktı ödevimiz. birden fazla maddede yazabilirsin ama gün atlamak yok, ne olursa olsun, gülümsediğin bir an varsa, yazmalısın  ki çoğalsın mutlu anlar... bu ödev beni kendime daha da döndürmüştü, ben neden mutlu oluyorum, ne yaparken, kiminleyken... sanki kötü zamanlar için bir kullanım kılavuzu gibi olmuştu, açıp tekrar okuyarak mutluluğa odaklanmak... benim seçtiğim defter, bir demir halka aracılığı ile bir arada var olan her sayfası renkli olan bir defterdi, çok sevmiştim defterin defter olmayan özelliğini, standartların dışında olmasını... bir süre yazdım, odaklandım kendime, mutluluğuma... sonra zamanla o defteri kaybettim, mutlu olma nedenlerimi unuttum, yazmayı bıraktım... 

bugün ise o çok sevdiğim defterin aynısını buldum, hemen aldım ve bugünden sonra yeni bir mutluluk defterim var, her güne yazılacak mutluluk nedenleri... adı üstünde bu defter bile mutlu ediyor beni, dene belki sende de yarar işe...

ben herkes mutlu olsun isterim,

öptüm, bye... 

kitap ve dost

eğer tek çocuksan, en yakın arkadaşın kitaplardır, bu benim sözüm, çok severim kitap okumayı, evden bambaşka dünyalara yolculuk yapmanın, hayal gücünü geliştirmenin, kelimelerin büyüsüne inanmanın en kısa yolu... 

Ankara'da 03-12 Ocak tarihleri arasında ATO'da çok güzel bir kitap fuarı gerçekleşiyor. biz de bugün ziyaret ettik, kitapların eşsiz kokusu arasında, onların yazarları ile aynı ortamda olmak, eski kitaplar arasında kaybolmak ve eve bir çok yeni arkadaşla dönmek... kesinlikle alışveriş merkezinde geçirilecek zamandan çok daha özel, çok daha mutluluk verici ki bunu ben söylüyorum, en alışveriş merkezi sever :) 


çocuklara kitap sevgisini göstermek için muhteşem bir yer, NTV stantlarında tüm klasiklerin çizgi roman versiyonları mevcut, çocuklar ve kitap okumaya üşenenler için :) 

bu stantta sevgili İbrahim Öksüz bana "evvel sevda içinde" isimli şiir kitabını hediye etti... imzalayarak verdiği kitabında yazdıkları bile şiiri ne güzel anlatıyor... yazmış ki "şiir akılda kalandır, akılda kalması dileğiyle..." kitaptan rastgele seçtiğim bir şiirin dizelerinden...

"güzelsen güzelsin,
ama güzelsin diye 
her söylediğin doğru değil
başkası gelmiyor aklıma
sahi o kadar belli mi seni sevdiğim 
ben belli etmem sanıyordum."

okumak, emek ister, o kadar seversin ki bir kitabı aklın kalır,iş yerinde, uyurken bile, neler oluyor acaba diye, işte bunun için kitap okumaya zaman bulamayanlar için özel kayıtlar var, cd kitaplar... ilk başta görme engelliler için okunmuş özel kitaplar sanmıştık ancak, değerli tiyatro oyuncusu Mehmet Atay açıkladı, görme engelliler için özel olarak kitapların okunduğu bir yayın olduğu, seslekitap.com un hem onlar için, hem de kitap okumaya vakit bulamayan, trafikte saatlerce araba kullanan, spor yaparken dinlemek isteyenler için okuduklarını... 





kitap fuarının bence etkileyici bölümü, sahaflar sokağı...



bugünün en anlamlı dileği,



benim en sevdiğim roman, başımın ucu kitabı...


ben herkes kitap okusun isterim,

ben herkes mutlu olsun isterim,

öptüm,bye....

hello ve kitty

2014 yılı için dileğim, umarım yaşadığımız en güzel yıl olur, en mutlu olduğumuz, en çok güldüğümüz, en sevdiğimiz, en sevildiğimiz, gelecek yıllara en iyi referans olacak kadar süper bir yıl diliyorum herkese...

koleksiyon yapmak, bir şeyleri biriktirmek, hep onu aramak, herkesin vardır ya, bir takıntısı, hayatına neşe katan, benim ki çocukluktan kalan bir şey, nerede görsem, almadan edemem, şehirler arası yollarda, benzinliklerde, yurt dışı siparişlerimde bir o vardır, hello kitty...

bir çok arkadaşım, çok dalga geçer, yaşa bak aldığına bak der ancak hello kitty in kendi felsefesi vardır, diğer tüm karakterlerden farklıdır o...

japon animasyon karakteri olan hello kitty in en büyük özelliği ağzının olmamasıdır, en sevdiği kelime arkadaşlık olan kedi, arkadaşının ruh haline eşlik edebilmek için ağızsız olarak tasarlanmıştır, yani hello kitty sen neşeliyken neşeli, sen üzgünken üzgündür... aynı zamanda hello kitty  her sezon farklı tasarımcıların ürünleri giyen bir ikon:)

ve nihayet Ankara'da ilk hello kitty world armada'da bugün  açıldı... minik kız çocuklarından, büyük kız çocuklarına kadar herkese yönelik ürünler bulacağınız mağaza metrekare olarak oldukça büyük ve alışveriş sırasında sıkılanlar için çok tatlı ve çok pembe bir cafesi de mevcut :)




mağazada herkese uygun, en hello kitty sevmeyeni bile güldürecek bir şeyler var, ister arabanızın hello kitty yapıştırması ile farklılaştırın, ister lens kutularınızı :)

ben herkes mutlu olsun isterim,

öpyüm,bye....