gülümsemeyi severim

bebek adımlara maratona...

dün uzun zamandan sonra bloguma ulaşmaya çalıştığımda, "üzgünüz bu bu blog yayından kaldırıldı" uyarısnı görmek ve sonra bloguma tekrar kavuşmak için verdiğim çabadan sonra her gün belli bir zaman ayırmanın bloguma iyi bir yatırım olacağına karar verdim. 

kendimi yeniden inşaa ederken bana ilham veren, kulağıma küpe olsun, hayatıma motto olsun dediğim, altını altını çize çize ezbere aldığım kitap cümlerimi aktaracağım, hayalim olan derleme kitaba ulaşan bir basamak olur belki :) 

bugünün konusu "atalet" olsun... hani yarın yaparım ya, şu dizi bitsin, ojem kurusun,saat tam 19.00.00 olsun o zaman başlarım, diyete haftaya, spora maaşımı aldıktan sonra başlarım diyenlerden misin sen de?

yazının bu kısmına kadar toplam 3 kez ara verdim, 2 telefon görüşmesi ve klasik bir  beyaz diziye 15 dakikamı ayırdım :) ben bu işin profesyoneli değilim, sadece uygulamaya çalıştıklarımı ve çalışacaklarımı yazıyorum, hep beraber yaparsak sinerji olur aramızda, tüm tembel şirinler yerine çalışkan şirine bırakır bir anda :)

bilimsel olarak bakıldığında atalet momenti cismin hiç bir  harekette bulunmaması demek degil; devam ettirdigi hareketini degiştirmemesi, momentumun korunmasıdır. Bir adım ileriye gitmeden mevcut durumu korumaya devam etme hali... Annelerimizin bir işe gir ve oradan emekli ol, masanı benimse, senin olsun teorisi acaba bir örneği midir bunun? 

insanlarda atalet ise, tembellik, işten ve sorumluluktan kaçmak, yavaş hareket etmek gibi örneklerle her an hepimizin hayatının bir parçası olmaya aday... atıl kelimsesinden türüyen  "atalet" duygusunu yenmenin sihirli anahtarı ise iç motivasyon. ben bu işi yaparım demek, hedefleri minik minik belirlemek, bir anda ülkenin en zengin adamı benim hayali yerini önce kredi kartlarımı düzenli olarak ödeyebiliyoruma, para biriktirebiliyoruma gelmeli, minik hedefler büyük tabloya ulaşan taşlar olmalı. kilo vermekse dileğimiz, bir sabah uyanıp ebru şallı olarak kalkmayı hayal etmektense, giden gramlar dahi olsa bile hedefe yaklaştığını hisetmeli insan, kendini motive etmeli, en çok kendini, kendinin en iyi arkadaşı olmalı....



son olarak bu yazıya ilham veren kitaptan (Mümin Sekman "Kişisel Ataleti Yenmek:Tembellikle Mücadele Kitabı") minik bir alıntı:

"istekler söz konusu olduğunda 2 kritik nokta vardır. isteğin türü ve isteğin şiddeti. neyi istiyorusnuz ve ne kadar şiddetli istiyorsunuz? yüz üzerinden kaç şiddetle istiyorsunuz? yüzde 99 oranında istediğiniz bir şeye karşı atalet sizi doldurmaz. eğer yüzde 35 oranında şstiyorsanız, istememe oranınız isteme oranınızdan daha fazla olduğu için, o amaca yönelik harekete geçmeniz zor olacaktır"

bu yazıyı okuduktan sonra yapmam gereken işleri listeledim ve sonra kendime dürüstçe sordum, ben bu işi yapmak gerçekten istiyor muyum? yoksa çevre baskısı mı, kendimi oyalamak için mi diye sordum. cevaplardan evet ben istiyorum, kendim için, yaparken mutlu olacağım diyenleri ayrı bir kağıta yazdım, tam karşıma astım, yaptıkça mutlu olacağıma inandım.

kitabı satın almak isterseniz eğer sizin için idefix linkini paylaşıyorum.

Son söz , derler ki, bir işi yapmak istiyorsun neden, yapmak istemiyorsan bahanen çok olur...

bahanenizin az, moticasyonunuz çok olacağı süper bir gün olsun,

ben herkes mutlu olsun isterim,

öptüm,bye...



ihmal kar mıdır?

her seferinde bu kadar uzun süre nasıl yazmadan durduğuma, daha doğrusu aklımda uçuşan binlerce kelimeyi nasıl dökemediğime şaşırıyorum.

hayat çok hızlı, aşırı hızlı ilerliyor. en son yazımdan bugüne kadar neler oldu? vedalar, kapıda bekleyen yeni başlangıçlar, çok yoğun ve stresli, önemli ve büyük, konuşmamda dediğim gibi olağanüstü bir zamanda insanüstü bir performans ile gerçekleştirilen "yılsonu organizasyonu", bolca stres, yapılan binlerce km, biraz gözyaşı bolca kahkaha., 4 günlükte olsa minik bir tatil, dekore edilen bir oda ve eksikleri giderilmeye çalışan, yenilenme sürecine kocaman bir hayat :)




düzeni bozmak zor... vazgeçmek, var olanda feragat ederek, yeni ve daha güzel günler için başlangıç yapabilmek cesaret istiyor. ve hayat yarın yaparım denmeyecek kadar kısa aslında, ihmal etmediğin kar olmadığını hatta zarar olabilceğini unutmamak lazım, bir de bugünün işini yarına bırakmamak ve hep umutla bakabilmek, bir de 32 gülümseyebilmek :)


ben herkes mutlu olsun isterim,
öptüm bye,