gülümsemeyi severim

23 nisan neşesi

Twitter'dan takip ediyorum, ünlü ve popüler bloggerlar bloglarını 23 nisan şerefine çocuklara bırakıyorlar. Ne o kadar ünlü ne de popülerim, benim hayatımı yaşamak isteyen bir çocuk var mı,bilmiyorum:)) yine erteledim zaten gününde de yetişteremedim ama 23 nisan için bende blogumu içimdeki çocuğa teslim ediyorum. Ezilmemiş olan sadece zeytin olan kız çocuğuna....

hello; yazım kurallarına dikkat etmeden cümleler kurmak istiyorum, .. karşımdakini, kırmadan içimdeki herşeyi söylemek istiyorum.kimse kimseye küsmesin, hep beraber sevimli ayıcıklarda ki gibi gökyüzünde yaşayalım, iki bulutun arasına gökkuşağı koyalım, büyük bulut arabalar ile gökyüzünde dolaşalım istiyorum. güzel kelimeler olsun herkesin dilinde, kırıcı sözler olmasın, herkes herkese ile arkadaş olsun ama en çok beni sevsin istiyorum.. herkes uzun yaşasın,kimse ölmesin istiyorum,özellikle anneanne,babaanne,anne ve baba ve diğer tüm akrabalar,ve onların da yakınları için de geçerli bu..herkes çok sağlıklı olsun, hastanelerin yoğun bakım odalarında sadece yoğun sevgi ihtiyacı karşılansın, kimsenin kan pompalayan kalbi durmasın, hep atsın, hep ritim olsun vucütta. masallar gerçek olsun istiyorum, sonsuza kadar mutlu yaşayan prens ile prensesler... çizgi filmlerde ki sigortaya ihtiyaç olamaycak bir hayat olmalı, en yüksekten düşsem bile, kafamdaki yıldızların dönmesi durunca devam etmeliyim koşmaya.. kelebeklerin, yıldızların peşinden,herşeye şaşırarak, hızlı hızlı yürürken aniden durmayalım, sevmediğim yerlerden koşarak kaçma hakkım olmalı, sevmediğim insanlara dil çıkartmalıyım, hemen küsüp hemen barışmalıyım, en büyük hediye şekerler olmalı, tüm hayatım pembe geçmeli. cümlelere ben diye başlayıp biz diye bitirmeliyim, salınacaktta sanki gökyüzüne değecekmiş gibi sallanmalıyım, kahkaha atan gözlerle etrafa bakmalı, perilere inanmaya devam etmeliyim..

zeytin yazmaya başladı,sanki zeytin ezmesine tavsiye verir gibi yaptı, canı öyle istedi demek ki... benim en büyük hazinem, sıradanlıktan beni kurtaran, beni ben yapan çocuk, iyiki varsın sen, sen olduğun sürece biz hep birden fazlayız:))




içimdeki çocuğun resmini yeşilgöz buldu,içimdeki çocuk olduğunu bilmeden, bu sana çok benziyor diye gönderdi, ,iş adresinden iş adresime, bu büyük bir şey:)) içimdeki çocuğn zenci olması fikri hoşuma gidiyor,dışı çekik gözlü, içi zenci etnik,egzotik bir kız çocuğu yazıyor bu blogu..

resim http://fotogaleri.ntvmsnbc.com/illustrasyonun-ustasindan.html?position=42 adresinden...


öptüm,bye.



siyah beyaz bir gece

zeytin ezmesi gezmeye,Ankara'da yeni açılan yerleri keşfetmeye devam ediyor.

Bugünkü durağımız, Fililstin Caddesinde yer alan "People". Önünden sayısız sefer geçmemize rağmen bir türlü içeri girmemiştim, başka bir gün diyip ertelemeye devam etmiştim, geçen haftaya kadar. Bu güzel yer ile ben çok geç tanıştım, sizinin de geç kalmanız için işte fotoğraflar ve kesinlikle gurme olmayan zeytin ezmesinin yorumları..




İçeri girdiğiniz andan itibaren, siyah ve beyazın muhteşem uyumu sizi sokaktan uzaklaştırarak güzel bir gece geçirmenizi sadece dekoru ile bile garantiliyor. Üç katlı olan mekanın ,giriş katı rahat yerleşimi ile keyiflli bir yemek yeme imkanı sağlarken, orta ve teraslı üst katı partiler için için ideal . Giriş katı özellikle nişan ve iş yemekleri için Ankara'da farklı bir soluk...

Şef Sinan Aygün ,sadece eğlenceli bir isim benzerliği :), masasınıza getiridği muhteşem mezeler ile karnınızı doyurmayın, aslı süpriz menüde...





People'nın aşçısı Hüseyin Sağlam'ın mucidi olduğu "Topuz" ise menünün en favori yemeği.. Kim bu korkutucu görüntünün lezzetli bir yemeğe ev sahipliği yapacağına inanır?


Sizin sipariş vermeniz ile beraber 250 dereceye kadar ısıtılan topuzun üzerine biftek,tavuk köfte, ve çeşitli et mamülleri takılıyor.Altında iç pilav ve yanında lezzetli soslar ile servis edilen yemek, topuzdan çıkarmadığınız sürece etlerin sıcak kalmasını sağlıyor. Topuz, iki,dört ve sekiz kişilik hazırlandığı gibi isteğe özel olarak porsiyonlar küçülüp, büyeyebiliyor.





Ankara'nın yeni lezzet durağına uğramak isteyenler için,
Adres: Filistin Caddesi Umurbey Sokak No:6 G.O.P Rezervasyon:0 312 448 00 06

Afiyetler olsun...

Öptüm, bye..


aylardan 4.sü,günlerden 20.si..

hep otuzikidiş olamadığım zamanlar oluyor,içimdeki çocuk bazen bir köşeye saklanıyor ve tüm dünya ile köşe kapmaca oynuyor, en çok kendine sarılıyor ve kendini teselli ediyor. geçen günlerde,çok uzak olmayan yakın geçmiş günlerde, anneannem beyaz saçlı otoriter kraliçe hasta oldu, her hastalık gibi gecenin en siyahında.. dayım,annem,yengem hep beraber gittiler hastaneye, annem hala beni koruma içgüdüsü ile sen evde otur, bekle dedi.. o gece bir ambulansın nasıl mobil bir hastane haline geldiğini gördüm, filmlerde ki gibi belli bir kurgu içersinde mükemnmel oyunlar çıkmasada, bir mucizeye tanıklık ettim galiba, camın kenarında, bir yaşam savaşına..

bugünün benim için bir ayrı bir önemi var, her günün kutlanması gerektiğine inananlardanım ben, her gün 12 den sonra neşe ile sarılmalıyız, her saatin yeni bir başlangıç olması umudu ile .. ama bugün bunların dışında iki özel anlamı daha barındıyor 24 saatinde..bugün yorgun bir gün müdür acaba? bu kadar anlamlı olmaktan??anlamlardan teki bende, içimden söylüyorum yüksek ses ile, duysun diye.asıl başrol önemi ise, bugün benim annemin doğum günü..benim annem ikiz.. teyzemin de doğum günü bugün.. aynı zamanda adolf hitleri'inde doğumgünüymüş, bazı benzerlikleri hoş görmek lazım:))





iyi ki doğdun annecim.. zaman geçtikçe sana daha çok hak veriyorum ve her tahminin doğru çıkmasından deli gibi korkuyorum.bak sen yanlış tahmin ettin demek için çok çabalıyorum. Sen çok mutlu ol istiyorum, güzel kelimeler uçuşsun havada, güzel kelimeler olsun kulağında..Bugün sana bir erkek çiçek almıcak, ama ben sana eksikliğini hiç hisettirmemeye çalışıcam, bilmem ne kadar başarabilirim.Akşama evde kız kıza parti yapıyoruz, pasta ve şarap ve bolca kız konuşma. Sağlıklı ve mutlu olacağın güzel yıllara annecim.

Öptüm,bye..

benim yeni bir arkadaşım var..

ben hep masallara inanan bir çocuk kalmayı tercih ettim, mutlu etti beni mutlu sonlara inanmak, iyilerin her zaman kazanacağını bilmek..

bloglar arasında gezerken aynı şehirde yaşadığım başka bir kız çocuğu ile karşılaştım,çok güzel çizimler yapan, her anını çizen,sanki hayatı bir çizgi film gibi yaşayan ve gösteren birisi ile..

onu tanımayanlar için öncellikle en eğlenceli çizimlerini koyuyorum...






bu güzel çizimler yapan kız, bilmeyen varsa hala http://goksuk.blogspot.com/ göksu karaca'ya ait...

eğer uslu ve iyi bir çocuk olursanız,sizi de çizgi dünyanın bir kahramanı yapabilir,aynaya bakmadan yaşamanızı sağlayabilir. bana yaptığı gibi.. iyi ki tanıdım seni, sen çizmeye  biz de izlemeye devam edelim.

öptüm; bye..

metropol gezgini başkent'te..

sıradan bir cumartesi olarak başlamıştı gün, zeytin ezmesi yaşam alanı olarak nitelendirdiği kuför çıkışında ne yapacağını bilmez bir şekilde beyin kıvrımında ki soru işaretleri ile tunalı'da yürümeye başladı. Her zaman bir anne kucağı gibi sıcak ve davetkar olan D&R'ı gördü ve kendime vakit ayırmak için en güzel yer ve en güzel zaman dedi. Kendisini neler beklediğinden habersiz olan zeytinezmesi içeri girdi ve bir arkadaşına gördü. Arkadaşı onu; bir imza gününe davet etti,hatta sürükledi. Bu imza günü;


Kelebek gazetesinin arka sayfa yazarı metropol hayatının gezgini ,"Uydurukçu" adlı kitabı ile kitapevlerinde yerini alan, enerjik yazar Onur Baştürk' e aitmiş..

Zeytinezmesi ve arkadaşı bir süre ayakta durup,dinlemişler söyleşiyi.. Kitapta ki olayların gerçekliği, karakterlerin kim olduğuna dair çözümlemelerden sonra zeytinezmesi bir anda sormuş sorusunu, bu kadar yaşam gördükten sonra inanıyro musunuz aşka? diye.Yazar şaşırmış, biraz duraksamış ,aşka inanmıyorum,inanmak istiyorum, inandıracak  birisini arıyorum demiş.



Onur Baştürk, o kadar içten ve o kadar sevimliymiş ki. Parlayan yeşil gözleri ile sürekli bir muziplik peşinde yaramaz bir çocuk gibi gözüküyormuş.Tüm sorulara neden yani şimdi bunu soruyorsunuz demeden,içten bir şekilde,suya sabuna değmeden değil,değerek, muz kabuklarına basarak cevaplar vermiş.


Söyleşi sırasında 2011 yılının Aralık ayında yeni kitabını basma niyetinde olduğunu, yeni kitabında farklı bir anlatım üslübü kullandığını belirtmiş. O katta bulunan herkes  yeni kitabını ve Ankara gece hayatına ait gözlemlerini merak etmiş, sabırsızlıkla beklemeye başlamış bile..Bir dilek tutmuşlar hep beraber,yazarın hep böyle kalması diye..

İmza gününe gelince, D&R mağazasının bu konu ile ilgili bir uzman ile çalışmasını, ilanların A4 dosyası ile asansöre asmaktan daha farklı bir pazarlama faaliyeti süredereceği, eğlenceli imza günleri düzenlemeye devam etmesi dileğiyle...

Öptüm,bye..