gülümsemeyi severim

ted ve ara

yaşanan olaylar, yaşatılan olaylar o kadar kötü ve zor ki, içimden  hiç bir şey yapmak  gelmiyor. kendimi çocuklarını kaybeden annelerin yerine koyuyorum, nefes alamıyorum. 

ben herkes mutlu olsun istemiyorum bu sefer, barış istiyorum, güzel haberler duymak istiyorum, geleceği güzel olan bir ülkede yaşamak istiyorum. 

ted ve 13

bugün izlemeyi seçtiği ted videosu bir modele ait, Cameron Russell un 2012 yılında yaptığı konuşmayı dinledim. 




çook güzel bir kadının konuşmasına " görünüş her şey değildir" diye başladığını izledim, cümlenin samimiyetini düşünürken saniyeler içerisinde o seksi, siyah küçük elbiseli kadından, uzun etekli, sıradan bir hırkalı ve yine çok güzel kadına dönüştürdü kendisi. konuşmasını izledikçe ben samimiyetine inandım, imajım çok etkili ve aynı derece yüzeysel olduğunu söylüyor. ilk modellik deneyimlerinden birinde, henüz hiç erkek arkadaşı olmamışken erkek bir model ile çok samimi bir poz vermesi gerekiyor, o an ki hislerini, utangaçlıklarını, sanki en yakın arkadaşına anlatırmış gibi filtresiz anlatıyor, özellikle öncesi ve sonrası fotoğraflarına bayıldım. modellikle ilgili genel olarak akla gelen tüm soruları yanıtlıyor, nasıl olunur, ne kazanılır, bedava elbiseler verirler mi? 

konuşmayı farklı kılan bu güzel kadının ayrımcılık ile tespitleriydi, izlemenizi öneririm.

konuşmayı izlediğimde tuğba ünsal'a benzettim, güzellikten daha fazla bir şeylerin olduğunu bilen ve değer veren başka bir model. geçen haftalarda yayın hayatına başlayan "orıgınel" dergisinin bu hafta ki kapağında vardı ünsal.. röportajından çok beğendiğim bir cümle kaldı aklımda... 



"kim olursam olayım yine dertlerim ve mutluluklarım olacaktı, galiba en iyisi benim dertlerim, benim mutluluklarım, böyle iyi..."

dergiyi çok beğendim, ilk sayısını kaçırdığım için çok üzgünüm, eğer haftalık bir dergim olsun, hem dolu dolu olsun, hem kafamı dağıtayım işin stresinden uzaklaşayım, hem kafamın içi doldursun, beni harekete geçirsin diyorsanız, bayinizden ısrarla isteyiniz... ben sanal ortamda da dergi okumayı sevsem de, bu dergi koleksiyonluk olur bence, yayın ömrü uzun , tirajı yüksek olsun...

ben herkes mutlu olsun isterim,

öptüm, bye...


ted ve 14

tedle21gün projesini gerçekten önemsiyorum, eve kaçta gelirsem geleyim, yazmadan uyumak istemiyorum, ki aslında sabahları berrak bir zihinle ilham verici bir konuşma dinlemeyi tercih ediyorum, ancak bazen saatler şaşıyor, gündüzler gece oluyor, uyumadan önce geliyor yine de aklımda.. bir alışkanlığın kazanılması 21 gün sürer derler, bu alışkanlığı kazanmak öğrenmek ve yazma isteğimi devam ettirmek istiyorum.

bugün izlediğim ted videosu teşekkür etmek üzerine, teşekkür etmenin iyileştiriciliği ve mutlu etmesi üzerine... bu konu üzerinde zaman zaman, sık sık, bolca düşünüyorum, konuşmada söylenenlerden farklı olarak teşekkür edilmesi gereken konular üzerine düşünüyorum. bir arkadaşım var, mesleği askerlik , geçen gün konuşurken, ben askerlerime iyi koştunuz diye teşekkür edemem, onların zaten görevinin bir parçası bu dedi, tıpkı plaza hayatı sürdüren bembeyaz yakalıların toplantıya zamanında gelmesi gibi, bunun için birim müdürü teşekkür eder mi? etmeli mi? yoksa belirtilen görev ve sorumlulukların yerine getirilmesi sadece bir sorumluluk mudur? karşılığını maaş bazında aldığın, her şeye teşekkür etmek teşekkürün değerini düşürür mü? değerini düşürür mü sanırım tam doğru tanım olmadı, tabiiki teşekkür etmek her şeye ve herkese kimse ve hiç kimsenin değerini düşürmez ama gerekir mi? gerçekten ciddi bir yardım olduğunda hissedilen tatmin ile, görev ve sorumlulukların için teşekkürü farklı mıdır? konuşmada özellikle teşekkür edilmek istediğiniz noktalara söyleyin diyor, eşinize, dostunuza, patronunuza..."neden ihtiyacımız olan şeyleri söylemek korkuyoruz" diyor, ben söylemeden gelen güzel yorumları daha çok sever tarafındayım. yaptığının fark edildiği, anlamlandırdığı ve yorumlandığı ... konuşma ise tam tersini söylüyor " korkma zayıf noktalarını söylemekten, başkalarının takdiri beklemekten." sezen aksu'nun şarkısı gibi "şarkı söylemek lazım ava avaz " kısmından anlatıyor...

ne olursa olsun, en minik hareket için eğer hissediyorsan kalbinde, teşekkür et, iyi ki varsın de, sen olmasan zor olurdu belki de olmazdı de, teşekkür et , anlamlı et...

bu yazı da, gezegen dahi kabul etmek istemediğimiz yüzünü yıllar yıllar sonra gördüğümüz sevgi dolu gezegen plüton a gelsin, teşekkür ederim plüton, kalbini bize gösterdiğin için...



ben herkes mutlu olsun isterim,

öptüm, bye...

ted ve 15

tedle 21 gün de bugün hayatımız olan teknolojik şeyleri kullanmaya dair harika ipuçları içeren sadece 5 dakika 44 saniyelik bir video izledim. 

konuşmasına , konuşmacı  "her riskli şey bir belge sahibi olmayı gerektiriyor, araba sürmek için, silah kullanmak için ve evlenmek için " diyerek başladı konuşmasında. herkesin bir şekilde bildiği ancak bilginin kullanımı pek yapmadığı on tane mini minnacık ipucu var. bilgisayar üzerine, akıllı telefonlar üzerine, sunumlar üzerine... 



hayatı kolaylaştırmak elimizde, tavsiye ediyorum, hem bilgilerinizi hatırlayacak hem de keyifli zaman geçireceksiniz. ben konuşmacıyı Türkiye'den çok büyük hayranı olduğum internet ekipler amiri Serdar Kuzuloğlu'nun tarzına benzettim, belki de sadece konuştukları konu teknoloji olduğunda belki de sadece hayranlığımdan...

eğer takip etmiyorsanız, ben mesaideyken, piknikteyken, alışverişteyken, kuafördeyken...  neler dünyada diyorsanız, dünyanızı sadece facebook, twitter, instagram ile sınırlandırmıyorsanız en azından her pazar günü saat 10.00 da yayına giren haftanın özetini kaçırmayın. benim için pazar gazetelerinin yerini çoktan aldı, bir kez deneyin eminim beğeneceksiniz, belki sonra bana teşekkür bile edersiniz :) 

bilgi paylaştıkça güzel,

ben herkes mutlu olsun isterim,

öptüm, bye...

ted ve 16

bugün ted videolarından yaratıcılık ve yaratım süreci üzerine olan bu videoyu izledim.

konuşmacının süper eğlenceli olduğunu düşündüren bir mesleği var ancak çoğu meslekte olduğu  gibi gözüken ile yaşanan çok farklı... bir oyuncak firmasında çalıştığını düşün, ki bence çok eğlenceli , yeni oyuncakların üretilmesinden sorumlusun ve patronun sadece verileri analiz ederek yenilik yapmanı istiyor, seni bir çeşit senin uymadığın bir kalıba koymaya çalışıyor, sen sığmıyorsun, kabarıp kabarıp kenarlardan taşıyorsun, işte tam bu sıkışmışlık duygusun hakimken konuşmacıya, bir oyun gelir aklına, yaratıcılığı geliştiren ve patronu da mutlu eden, oyun aslında çok tanıdık bize, küçükken oynadığımız kelime oyunu vardı hani, ilk söylenen kelimenin son harfi ile başlayan yeni bir kelime söylerdik, son harf yeni kelimenin ilhamı olurdu, bu oyunun yaratıcılığa katkısını ve çıkan ürünleri görmek için videoyu izlemenizi öneririm, minik bir ipucu, gitar şeklindeki diş fırçasına bayıldım...

konuşmanın en sevdiğim cümlesi " saçma fikirler iyidir." 




oyunlar hayatı eğlenceli kılıyor, bir arkadaşımın bir oyunu vardı, belki başkaları da biliyordur o oyunu ama ondan öğrendiğim için benim için onun oyunu, şimdi çok görüşemesek de, güzel zamanar geçirdiğimiz... oyun şu, "k" harfi ile başlayan tüm hayvanları bulmaca, sözlük bakmaca, google yapmaca yok. zaten biz oyunu dört kişi eymir de kayıkta oynadığımız için bu imkanlarımız da pek yoktu, sanırım o gün iki saat hiç durmadan tüm listeyi bulmaya çalışmıştık, sonradan baktığımda "k" harfi ile başlayan yaklaşık 200 civarındaydı...

bu yazıyı okuyan herkes yorum olarak "k" ile başlayan bir hayvan yazarsa, belki buluruz 200 ü :) yazar burada yorum alma isteğini tekrar ve tekrar dile getiriyor :)

tatlı oyunlarla dolu günlerimiz olsun,

ben herkes mutlu olsun isterim ,

öptüm, bye...

ted ve 17

tedle21gün projesinde bugün david hoffman ın konuşmasını izledim...

ya sonra diyor konuşmada özetle, her şeyin dakikalar içinde olduğu bir felakette nasıl ayakta kalırsın? her felaket kişiye özeldir tıpkı Anna Karenine romanındaki gibi "“Mutlu ailelerin hepsi birbirine benzer; mutsuz ailelerin mutsuzluğuyla kendine özgüdür” cümlesi gibi... yıllarının geçtiği evin yandığını düşün,her şeyin kopyası olmayan filmlerin yok olduğunu düşün, seni sen yapan, sen olmanda payın olan her şeyin kül olduğunu... her şeyin dakikalar içinde olduğu ve yok olduğu sen bu olaydan sonra "kötü bir şeyi iyi bir şeyi dönüştürmek zorundasın " der miydin? diyebilir miydin? konuşmayı bunu yapabilen bir adam anlatıyor, eşi ve kızı ile kalan anıları toplamaya çalışan, belki de şimdi daha değerli olduğuna inanan... 























aslında hayat ona verdiğimiz anlamdan ibaret değil mi? mutlu ve mutsuz olmak bilinçli bir seçim değil mi? onun kadar zengin ve güzel değilim ile bu kadar güzel ve bu kadar param olduğu için teşekkür ederim arasında ki fark nedir? sadece bir bilinç, algı oyunu mu? herkesin mutluluğu kendi neyse, mutlu olmak bizim elimizdeyse, neden mutluluğu seçmiyoruz? uyandığım her gün için, nefes aldığım her gün için, tek başıma tuvalete gidebildiğim her gün için, yürüyebildiğim her adım için teşekkür ederim.

geleceğimi garantileyecek pek bir şeyim yok hayatta, bazen çok yalnız hisediyorum kendimi, ve sonra güneş doğuyor ve yeni bir gün başlıyor, konuşmadan aklımda bu cümle kalıyor...

"her zaman bugünü yaşadım, geleceğe değer verdim"

ben herkes mutlu olsun isterim,

öptüm, bye 

ted ve 18

içimden bir ses, yazılarımın çok okunmadığını söylüyor, içimden gelen diğer ses ise boşver, okumasınlar sen yazmaya devam et diyor, terazi burcu olmanın tüm özelliklerini hayatımın her alanında yaşıyorum :) 

bugün için izlemeyi seçtiğim ted videosu  konuşmacısı Jenna McCarthy izlerken kafamda uzun zamandır düşündüğüm "evliliğe motive eden nedir?" sorusunun cevabını bulmaya yakınlaştım :)

izlerken aklımda kalınlar, eğer çocukluk fotoğraflarınızda (dijital makinelerin olmadığı her pozun aşırı değerli ve maliyetli olmadığı zamanlarda) gülümseyen ve mutlu pozlarınız varsa boşanma olasılığınız diğer insanlara göre daha azmış ancak çevrenizde boşanan arkadaşlarınız varsa, boşanma olasılığınız yüzde 75 oranında artabiliyormuş. ayrıca videoda izlediğim ve en çok aklımda kalan evlendiğimiz takdirde eşimizi ceza evinde ziyaret edebiliyormuşuz: konuşmacının kendi evliliğinden örnekler vermesi ile tatlı, gülümseten bir konuşma olmuş .



bu konuşmayı izleyince aklıma,geçen haftalarda izlediğim başka bir video geldi, videoda evlenme kararı almış çifti, makyaj ile yaşlandırarak 10 yıl, 20 yıl sonrasında ki fiziksel durumlarını canlandırıyorlar, çok duygusal bir video...

ben mi evlilik konusunda ne düşünüyorum? açıkcası çocukluk fotoğraflarımın çoğunda çok mutluymuşum, şansıma güveniyorum, aşka inanıyorum.





ben herkes mutlu olsun isterim,

öptüm,bye


ted ve 19

tedle 21 gün projesinde bugünün videosu konuşmacısı Hannah Brencher 

konuşmasında beni en etkileyen yaptığı işe duyduğu tutkuydu, o kadar içten anlatıyor ki, sadece 5 dakikanızı ayırın ve dünyanın daha iyi bir yer olması için ne yapabileceğinizi düşünün. Hannah annesi ile iletişimi sağlayan eski iletişim aracı sürdürüyor, mektuplaşıyor, sms, whatsapp, facebook, twitter gibi sosyal medya kanallarında sınırlı karakterler yerine el yazısı ile uzun uzun anlatıyor. ve sonra bir gün New York a taşındığında minik bir mutsuzluk çöküyor üzerine, ne yapsam ne etsem derken, başkalarına yardım ederek kendini tedavi edeceğini keşfediyor. şehrin her yerine yabancılara yazılmış aşk mektupları bırakıyor, en çok ihtiyacımız olan şey sevgi değil mi? kimden geldiği, nasıl geldiği değil nasıl hisettirdiği kalmıyor mu aklımızda... mektup işini bloguna yazıyor ve diyor ki, videoyu izleyerek onun anlatımıyla öğrenin devamını :) 



aynı anda 6 farklı sohbet penceresi açıkken, en uzun konuşmaların ekrandan olduğu zamanlara inat posta kutusunu kontrol etmek için bahaneler yaratan kadın, bana çok ilham verdi. karşımızdakini mutlu etmek için çok bir şeye ihtiyacımız yok, niyetten başka.

bir başka kadın daha var, ben tek başıma ne yapabilirim ki, demeyen ve bence dünyaları değiştiren bir süper kahraman o, onunla da tanışın istiyorum, Aynsoupkitchen  bir dondurma ısmarlamaz mısınız? süper kahramanların da desteğe ihtiyacı var... 



herkes için, tüm dünya için, kendimiz için yapabileceğimiz çok şey var, niyetin var mı?

ben herkes mutlu olsun isterim,

öptüm,bye...

ted ve 20

tedle 21 günde bugün, hangi videoyu dinleyeceğimi seçerken günlük ruh halim yönlendiriyor beni, dünden aklımda kalanlara göre bakıyorum başlıklara, keyfime göre seçiyorum, bugün ne öğrensem sorusunun cevabını arıyorum. 

bugün dinlemek üzerine bir video izledim, dinledim.  Konuşmacı Julian Treasure , 5 dakikalık minik bir konuşma yapıyor, ve konuşmasına dinleme yetimizi kaybediyoruz diyerek başlıyor. iletişimde yüzde 60 lık oranın dinlemeye ayrıldığı ancak sadece dinlediklerimizin yüzde 25 i akılda tuttuğumuzu söylüyor. dinlediğimiz şeylerin ağırlıklı olarak farklılıklar olduğunu belirtiyor. pembe gürültüye (sırf adında pembe olduğu için aklımda kalmış olabilir :) 2 dakikadan fazla maruz kalınca bu sesi artık duymadığımızı söylüyor. 

etkili dinleme için 5 minik alıştırmayı anlatıyor konuşmasının sonunda, içinde benim hiç dayanamadığım sesler olan kahve makinesi, bulaşık makinesi dinlemek gibi değişik öneriler var. 

beni konuşmasında en çok etkileyen cümlesi " dinlemek için niyet önemlidir." ve eşine evlenirken verdiği söz " seni sanki her gün ilk kez dinliyormuş gibi dinleyeceğime söz veriyorum."



dinlemek önemli ve değerli, ben şöyle düşünüyorum karşımdakini dinlerken, ben kendi söyleyeceklerimi biliyorum ve karşımdakinin düşüncesini bilmiyorum, bazen tekrar tekrar anlatılan hikayeleri ilk kez duyuyormuş gibi heyecanla sonuna kadar dinliyorum, biliyorum ki o hikaye özel olduğu için defalarca anlatılmak isteniyor, ne gerek var, bunu anlatmıştın demeye, anlatmak isteyenin hevesini kırmaya... 

dinleyeninizin bol olacağı, etkili dinlemeyi öğreneceğimiz günlere...

ben herkes mutlu olsun isterim.

öptüm, bye

ted ve 21

bu aralar sık sık yeni kararlar alıyorum, aldığım kararları çok beğeniyorum, nasıl yapacağımı biliyorum, gidiş yolu elimde taa ki sabah oluncaya kadar, gece uyumadan önce aldığım tüm o süper kararlar yerini sıkıcı, zararlı ve hücrelerime yapışmış alışkanlıklarıma bırakıyor, sabah kahvaltıda cola içiyorum, evet bu yazıyı okurken söyleyeceğiniz her şeyi biliyorum, aldığım kararları erteliyorum, televizyonda tüm kafa boşaltıcı, hatta hücre öldürücü şeyleri izliyorum ve çok zevk alıyorum taa ki temmuz gelene kadar, yeni yılın ilk altı ayı bitmişti bile, tabii ki hiç bir şey yapmamış değildim ama yaptıklarım yeterli de değildi, neden düşündüğüm şeyleri hayata geçiremediğimi de uzun bir süre düşündüm, bunu çeşitli bilim insanlarına danıştım, cevabı kendim buldum, sadece tembeldim, alışkanlıklarıma bağlıyım, peki o zaman o alışkanlıkların yerine yeni bir alışkanlık koysam diye düşünürken o çıktı karşıma, Ted konferanslarını zaten takip ediyordum ve hatta katılmıştım, yazısını okumak için..  Ted'le21 gün projesi, projenin amacı yeni bir alışkanlık kazanmak için gerekli olan 21 günlük süreyi yeni bilgiler öğrenerek geçirmek, hem de her gün yazılması beklenen yazılar ile disiplini sağlamak... Projenin sosyal medya adreslerini veriyorum. Ben twitter den takip etmeye başladım, ancak tüm sosyal medya kanallarında mevcutlar...



ve Ted'le 21 gün projemin ilk videosu, ilk yazısı ve bana düşündürdükleri 

Video, videonun konuşmacısı nın bilgilerini verdikten sonra sıra geldi, izlerken aklımdan geçenlere.. 

her zaman başarı hikayeleri dinliyoruz, yaptı ve oldu, milyoner oldu, bir gün bir gece de her şey aniden oldu, nasıl olmadığını bilmiyoruz, o yüzden de olmayınca vazgeçmek kolay oluyor, bir gecede olmadığına göre olmayacak diye. video hayallerinizi gerçekleştirmemenin 5 yolunu anlatıyor, nasıl başarısız olunurun 5 maddesi...




öncelikle tüm başarı hikayelerinin sadece 1 gecede var olduğuna inanalım, o bir gecenin arkasında ki çalışma,emek, zaman,yanılmalar, yanlışları hiç görmeyelim, düşünmeyelim, bir gecede bulunan mucize buluşlara inanalım. bu bir gece hikayesi aklıma mirkelam ın ilk klibini geldi, hani koşan klibinde bir gecede ünlü olan adam diye haberlere konu olmuştu,bir kliple bir gecede :)  başarısız olmanın ikinci sırrı, başkasının sana, senin kendine yapabileceğin yardımdan daha fazlasını yapabileceğine inanmak, beklemek, istemek... hayallerinin kaderini başkalarının kararlarına bırakmış üçüncü sır, ilerleme kaçınılmazsa sabit kalabileceğine inanmakmış,büyümek yerine durmak, başka yolları denemek yerine yolda el frenini çekip yolun ortasında durmakmış. dördüncü formül, suçu hep başkasında aramakmış, ürünüm iyi ama yatırımcı bulamıyorum, ürünüm iyi ama satın almıyorlar, bir şeyler olmuyorsa vardır kişide de bir hata payı, piyasa ne kadar kötü olursa olsun, her zaman birileri başarılı olur.son maddede ise önemli olanın sadece hedefler olduğuna inan diyor, süreci boş ver, yola asla odaklanma, sadece varış noktasını düşün, o noktaya vardığında hemen bir başka noktayı hedefle diyor başarısız olmak istiyorsun. 

videodan en beğendiğim cümle " hayallerinizi alıp onları gerçekleştirmek sizin sorumluluğunuzdadır, onları gerçekleştiremezseniz, hata kimsenin değil, sizindir, hayallerinizin sorumluluğunu üstlenin" 

bu video bana bu senenin başında okuduğu bir kitabı anımsattı, kişinin kendi kendini nasıl sabote ettiğini anlatan...




kendi kendimizi motive ettiğimiz, hayallerimizin sorumluluğunu aldığımız ve yeni, yararlı alışkanlıklar kazandığımız, kazanmaya çalıştığımız günlere...

bu yazımın altına yorum yaparsanız, beni hem çok mutlu eder, hem de motive edersiniz :)

ben herkes mutlu olsun, isterim...

öptüm,bye..