gülümsemeyi severim

karışık ve dağınık

bugün benim şehrimde yağmur yağıyor kimseye sormadan nedensizce ve delicesine. ve benim ayaklarımda sabah ki güneşe güvendiğim hassas süet botlar var. süet botlar hassastır, yağmurda leke yapar ve karda yanar...

süet botlarımı korumak adına sığındım iş yerimin en yakınında ki yere, biraz kafam bozuk fazlasıyla karmaşık... bir pantolumum var 36.5 beden :) (böyle bir beden yok ben de biliyorum :) ne zaman yemek yesem düğmesi bağımsızlığını ilan eder, pıt atıverir benim kafam gibi, ben hep çaktırmadan kapatmaya çalışırım onu , o bağımsız işte, öğle yemeğinde yediğim kumpire kafası bozulmuş,olmaz böyle diye ilan eder bağımsızlığını, severim ben o pantalonumu, ifade eder kendini yarın öğle menüsünü kendi seçer salata gerek bana der, o zaman uslu durucam sözünü verir...


bir genç kadının günlüğüne dönse de yazdıklarım, niyetim yok fenomen olmaya, sadece seni anlıyorum diyen yeter bana....

bugün hayat beni biraz yordu, şu korkunç hız trenlerine bindirdi, yokuşundan inen çıkan ve her seferinde kalbimi ağzıma getiren... 

durdum bir saat, durdurdum tüm düşüncelerimi...  hayat yoruyor herkesi... para kazanmak için çalışmak, çok çalışmak gerekiyor ki kim buna karşı durur... ilişkilerde emek gerekir, inişler ve çıkışlar ve kaçışlar normaldir. 



bir tekniktir satış pazarlamada , bir kursta bir öğretmenim söylemişti, aynaya bakarak konuşun telefonda diye, gülümseme geçer karşı tarafa tınada... 

aynasız günlerimiz olmasın hiç, pozitif inanışa göre ise sen gülümse tınından anlar karşındaki senin gülüşünü... 

bugün beni hayat biraz yordu işte... bir kaç iyi kalpli arkadaşımı aradım, hepsi de yorgundu, kiminin kuaför randevusu vardı, kiminn sınavı, kimi yeni evliydi... ve hepimiz yorgunduk ve umutlu...  gelecek güzel gelsin diye...

şükür etmek! var olan her şey için aldığımız nefes, yürüdüğümüz yol ve gerçekleştirmek uğruna peşinde depar attığımız hayallerimizi.. bir de beni hiç tanımadan  güzel sözler söyleyen, telefonun ucunda duran, var olan tanıdıklarımız için...

zor günler bugünler, maalesef insanlar ölüyor,binalar yanıyor, anlamadığım daha bir çok şey...

ben kendi küçük dünyam içinde tandıklarıma sevdiklerime, ailelerine, ülkeme güzel günler diliyorum, ve inanınca her şeyin olacağına hala inanıyorum.

ben herkes mutlu olsun isterim...

öptüm,bye....

misafir olmak ve terminal

bizim ailede aile binaları vardır. her ailenin bir binası. anne binasında anne tarafından herkes anneanne, dayı, teyzeler otururdu,eskiden. baba binasında baba,babaanne, halalar otururdu eskiden. kimse kimse de yatıya kalmazdı çünkü mesefa sadece binada ki merdiven basamaklarıydı... 

tek çocuk olunca, biraz korunaklı büyüdüm ben. bu yıla kadar hiç bir arkadaşımın evinde yatıya kalmadım. giderdim,eğlednirdim ve yine gelirdim evinin güvenilir duvarlarının tam arasına...

bu sene aldığım bir görev gereği, her hafta sonu bir şehirdeyim, 56 kulübün 44 bitti desek, bazı şehirlere ikinci kez bile yolum düşüyor. bir şehirde tanıdık bir kuaförün olması beni mutlu ediyor. 

bu hafta sonu, hava durumu bol yağışlı Antalya'da.. o kadar ki otelleri su basıyor, dereler taşıyor,suları çıkartmak için duvarlar yıkılıyordu. işte biz böyle bir günde gittik Manavagat'a, toplantılar yapıldı, tanışıldı, kaynaşıldı, konuşuldu, yemekler yendi. otobüse 1,5 saat kala işimiz bitti, ipon pon unda pili bitti, acil doldurmak lazım. Nasıl gidiceksiniz terminale, ne olacak bineriz dedim bir taksiye... 

Bilmem siz biliyor muydunuz Manavgat ta taksiler Euro ile çalışıyormuş ve 1 mahalle içinde hep aynı fiyata bir uçta bir uca gidebilirken, mahalle değiştirdikçe fiyat artıyormuş. Fiyatlama 10 €,20€,30€ ve bizim kaldığımız yerden terminale sadece 40 € tutuyormuş :) 




Siz hiç tanımadığınız birine tüm gününüzü ayrıp, bir de üstüne üstlük gecenin tam 23.59 u na kadar yanında olup, otobüse bıraktınız mı? Sanki her şehirde bir evin, bir ailen  varmış gibi hisediyor insan  Nasıl güzel bir şeymiş misafir ağırlanmak, özel hisettirmek ve özel kılmak karşındakini ..

siz de misafir olun gelin bana, börekler açamam ama süper gezeriz...

ben herkes mutlu olsun isterim,

öptüm,bye...

planlar ve planlamayanlar...

yeni yılın dördüncü günü olması yeterli midir sevmemek için? 

nasıl başladığından anlatmak gerek, en başından ama suya sabuna dokunmadan... mahkemelerde şahit yazılmadan, taraf değil tanık kalarak... 31 Aralık pazartesi günü yoğun ve dolu dolu bir mesaiden sonra akşam partide çalışacağımdan kuaföre gittim 17.30 da, çıktım 20.30 da... ne mesaisi dersiniz? sanırım bugüne kadar hiç bu kadar açık yazmadım. ben bir dijital ajansta ikametgahımı facebook  ve twitter a aldırmış bir şekilde yaşıyorum, seviyorum  sanal dünyada gerçek işler yapmayı :)

yılbaşı gecesi işimiz Ankara'nın en büyük partisi olmayı hedefleyen organizasyonda canlı yarışmalar ile gelen kutlamacılara mutlu anlar yaşatmak, sanal bir noel babanın dolaştığı izlemini yaratmaktı. bu nedenle minik topuklu ayakkabılar, çalışmaya uygun az pullu elbisem ile hazırdık. Avrupa'nın ikinci büyük kongre merkezi bu özel parti için hazırlanmış, kocaman ucu gözükmeyen devasal bir bara dönüşmüştü. her şey süper gözüküyordu. tek bir şey  haricinde. bizim "olay" sanatçımız sayıyı beğenmemiş, karnı ağrımış, tırnağı kırılmış, belki de saçı fön bile tutmamış gibi tatlı bahanelerle geldiği gibi gitti büyükşehrine... biz kaldık mı hayranlarıyla baş başa? yılbaşı planını yapmış hayranlar, son dakikda yok olan bir parti, asık suratlar, mutsuz yüzler... 



kim haklı kim haksız bilemem, noter değilim ki ben, tasdikleyemem. yine de eğer başının önünde sanatçı varsa, saygı gerekmez mi hayranlarına, ben olsam yerinde en azından bir el sallardım herkese... sizi seviyorum, seneye görüşelim derdim, gönül alırdım, kimseyi yüzünün üzerine yere düşürmezdim. son dakika plan değişince, benim terazi burcum tavan yaptı mı, otuzikidiş kapandı. hımm ,homm diyen biri geldi...

bu aralar çok üst üste geldi plansızlıklar.... her hafta bir anneanne hasta oluyor. anneanneler hiç hasta olmasın istiyorum. ben küçükken, ailelerin hep beraber öleceğini sanıyordum, beraber yaşıyoruz ya, ölümde beraber olur, başka bir yerde devam ederiz hep beraber diye düşünüyordum. taa ki dedemin ölümüyle anlamıştım ailelerin bu dünyada 1 olduğunu, o yüzden sıkıca sarılmak gerektiğini vakit varken. özetle tüm pamuk kalpli, beyaz saçlı anneanneler iyi olsunlar hemen. sadece onlar değil babaanneler, halalar,teyzeler, dayılar, tabii ki anneler ve babalar da...

ilk 4 günün kötü geçmesi, umarım kalan günlerin hepsinin aşırı güzel olacağına işarettir. 



İyi düşünmeye devam ve karşınızda  en beğendiğim yılbaşı mesajı...

 Yeni yılınız baldan tatlı, kelebek gibi kanatlı, katlı, yatlı, facebook, instagram “like”lı, haftada üç gün ızgara kabaklı, ama birkaç gün de şaraplı, geçen yıldan havalı, kışın kayakta yazın plajda, seyahati bol, geri dönmesi zor, geliri giderinden fazla, dolu dolu sazla cazla, streslere kapalı, pamuklara sarılı, uçuşları milli, etekleri zilli, acısı sadece yediğiniz biberde, tatlısı sağlıkla uyandığınız her günde, kilonuz kararında, ruh sağlığınız ayarında, tabiatın kucağında, trafiğin uzağında, sevdiklerinizle birlikte, kem gözlerden uzak olsun... Tek derdiniz çok gülmekten bayılmak, para saymaktan yorulmak olsun!

Ben herkes mutlu olsun isterim,

Öptüm,bye...