gülümsemeyi severim

kahve ve çekirdek

ben bugün kahve hakkında hiçbir şey bilmediğimi öğrendim...

kahve konusunda klasik bir yaklaşımım vardı, kahvelerden türk kahvesini severdim, ünlü zincir olan hazır kahveciye sadece yılbaşı zamanı çıkan yeni fincanlara bakmak için girer ve koşarak çıkmayı tercih ederdim. geçmiş zamanlı yazıyorum çünkü bu hafta kahvenin tarihçesini, son zamanlarda popülerliğini, akımlarını, zamanlarını öğrendim "Petra" kahvenin  kahve tadımı etkinliğine katıldım.




bu kahve olayında nesiller varmış. tarihi çağlar gibi, eski çağ, yeni çağ gibi ama farklı olarak çağlar kapanmıyor, iç içe geçiyor, eski çağa da ulaşabilir, yeni çağdan da faydalanabiliriz.bu benzetme kesinlikle bana ait,umarım doğru olmuştur :)

birinci nesil, her zaman her yerde ulaşabilecek örnek olarak amerikan filmlerinde sıklıkla yer alan büyük lokantalarında servis edilen kahve bu neslin bir örneği... iki nesil kahve ise ünlü kahve zincirlerinin ortaya çıkması, üçüncü nesil ise, şu an yeni açılan bir çok kahve dükkanı temsil ediyor. kahve çekirdeklerinin nasıl üretildiğinin bilindiği, kavrulması ile ilgili detaylara hakim olunduğu örnek. ve Petra nın kendini konumlandırdığı daha çok bilgiye sahip olunan, kahve çekirdeğinin, hangi ülkenin, hangi çiftliğinden geldiğinin bilindiği, deneysel detaylara hakim olunduğu, kaynar suyun derecesine göre kahve ile buluşma saatinin ayarlanması gibi... 



ben öğrendiklerimi, aklımda kalanları minik notlar halinde yazayım, belki benim gibi kahvenin yeni dünyasını bilmeyen birilerine yardımcı olur...


  • kahve çekirdekleri üçe ayrılıyormuş, robusta (diğer çekirdeklere göre 5 kat daha fazla kafeinin bulunduğu, küçük aile), arabica ( en yayğın çekirdek ailesi) ve liberika kahve çekirdeği,
  • bu kahve soğuk diye gönderilen kahvelerin yanlış olduğunu, kahvenin aromasının  soğudukça ortaya çıktığını,
  •  kahve çekirdeği şampiyonalarının olduğunu,
  • kahve çekirdeği parçacıkların eşit oranda öğütülmesinin önemli olduğunu,
  • kahvenin ne kadar çok kavrulursa o kadar yağlı olacağını,
  • petrolden sonra en çok alım satım görenin kahve çekirdeği olduğunu,
  • kahve çekirdeğinin içinde yaklaşık 2000 bileşen olduğunu,
  • kahve çekirdeğinin ne kadar uzun işlenirse o kadar değerli olduğunu öğrendim... 



kahve tadımı çok adımlı bir işlemmiş, çekirdek halinde olan kahveler çekildikten sonra, ilk olarak üzerine su eklenmeden çekilmiş olan kahveleri kokladık ardından su eklemesi ile on dakika bekledik ve aromasını daha iyi almak için kaşıkla karıştırarak tekrar kokladık, sonunda :) kahveleri tatmaya başladık... dedeler kahveler içerken höpürdetir ve anneanneler hep yapma öyle der ya, aslında dedeler en doğrusu yaparmış... kahvenin aromasını almak için  höpürdeterek içmek, tadının ağızda spreylenmesini  ve tadın daha iyi alınmasını sağlıyormuş... bundan sonra yaşasın höpürdetmek :)

anladığım kadar  degüstatörlerin yerini kahve tadımcıları alacak ve yeni şarap belki de kahve olacak...

bu etkinliğe ev sahipliğini de Kraz Cafe yaptı... Çayyolu tarafında tatlı bir kahve dükkanı, iki katlı, dekorunda bolca bisiklet ve pervane detaylarına yer verilmiş... sakinlik hissi veren bir yer olmuş, öğrenciler için kütüphaneye gitmek yerine güzel bir kahve eşliğinde rahatça çalışılır burada, veya benim en sevdiğim etkinlik olan ev dışında kitap okumak için de uygun bir yer... 




kahve üzerine olan bunca bilgiden sonra, bir kahve içelim mi? 


ben herkes mutlu olsun isterim,

öptüm,bye...

0 yorum: