gülümsemeyi severim

senden,benden,bizden

bayramın üçüncü günü,annesi ile Ankara'da yaşayan 28 yaşında her kızın yapması gereken bir ödev olarak,
annem ile beraber  İkea evimizin herşeyine gittik.Pembe arabamıza atladık  ve ilk çıktığı günden beri hiç değiştirmediğimiz albüm olan Candan Erçetin kırık kalpler durağı albümü ile yola koyulduk.Yol boştu ve huzurluydu hatta korkutucak derecede tenhaydı.Hayattan ve beklentilerden konuşmaya başladık, şarkının sözlerinden etkilenerek ve tam o anda o göründü İkea...Ancak ben yolu bilmediğimden yanlış yerden döndüm  ve  geri dönmek için tüm gittiğim yolu tekrar dönmek zorunda kaldım. Tam o anda düşündüm hayatta böyle birşey değil mi? Görüyorsun,biliyorsun sonunda öleceğini,gideceğin yeri ama inadına devam ediyorsun yaşamaya,dönmeye,dolaşmaya, yeni yollar aramaya..Bu aralar biraz yorgunum yolda olmaktan, herkes gibi olmamnın sıkıntısı yaşıyorum ve çizilmiş yollardan gitmeyerek...





Aslında biraz değil çok yorgunum, biraz mola almak istiyorum ancak yaşamda bu mümkün değil, her sabah uyanmaya devam etmek zorundasın, yolları kazmaya, kendi yolunu bulmaya, bu nedenle sanırım çok önem veriyorum yolda yürüyeceğim birleirnin olmasına, arkamdan,önümden değil, yanımda yürüyen birisinin olmasına..Köklerim havada asılı olsa da aslında bende bağlanmak istiyorum toprağa tutkuyla, beslenmek. Baharda yeniden açmak  için döktüğüm yapraklar var, korkularım var..Bu aralar azalsa da var olmaya devam eden hala bir umudum var. Çok seneler önce benden  bir çocuk hoşlanıyordu ,iş yerinden bir tercüman, mavi gözleri ve karizması ile Sean Penn havasındaydı, bir kış günü toplantı için Antalya gitmiş,ordayken aklına ben gelmişim, açıp demişti ki, seni tanımak denizin kenarında yürümek gibi,orada olduğunu biliyorsun ama girip  yüzemiyorsun...Hoşuma gitmişti o zaman taaki erkeklerin bahane üretmekte gerçekten yaratıcı olduklarını anlayana kadar...

Bu arada lütfen İkea'nın çok gereksiz ve sıkıcı, çocuk bölümü hariç, bir yer oldıuğunu düşünen tek kadın ben olmayım..Lütfen lütfen lütfen.. İkea'dan önce bu insanlar evleri için bu çılgın alışverişi nereden yapıyor, ve sulu köftenin kurusu olan İsveç köfte yemeyip nasıl yaşıyorlardı gerçekten merak ediyorum..

Bu postun bu kadar karışık olmasının tek sebebidir Tunalı Bestekar Sokak ta olan Kibele Cafe de çalışan ve fal baktırmak için üç gün önceden randevu alınan Işın Hanım.Psikologa gitmekten daha ucuz olduğu ve gelecek ile ilgili güzel şeyler söylediği için her zaman tercih edilir falcılar.Peki ya falcı aklında hiç olmayan bir şeyler söylerse, daha doğrusu hayatta olmaz dediğin şeyleri gün vererek teyit ederse,isimleri içindeki harfler ile sıra ile söylerse, sende kendini bir piyon gibi hiseder misin?? Gelecek ne zaman  çizildi mi?? Biz dönüp dolaşırken aslında yol hep aynı mı? Sadece dönüp duruyor muyuz,olduğumuz yerde??




Fala inanma falsız kalma, eğer çıkarsa fal çok yakında sansasyonel süprizlerim olabilir.

Ben herkes mutlu olsun isterim, bu aralar özellikle ben... 

Öptüm,bye...

0 yorum: